10 Eylül 2012 Pazartesi

Kutunun Sihri Azalıyor!


Takvimler 1923‘ün 2 Temmuzu’nu gösterdiğinde Hastings kasabasında John Logie için küçük, insanlık için büyük bir adım atılıyordu. Literatürdeki tanımını hiç değiştirmeden aktarıyorum;  bir vericiden elektromanyetik dalga halinde yayınlanan görüntü seslerin , ekranlı ve hoparlörlü elektronik alıcılar sayesinde yeniden görüntü ve sese çevrilmesini sağlayan haber verme sistemidir. İzleyicilerin sürekli alıcı olması, televizyonun kolay ulaşılabilir bir kaynak olması , kullanılan görsel ve işitsel ögelerle etkisinin yüksek olması sebebiyle 20. yüzyılın en büyük icadı olarak televizyonun baş köşeye oturmasını sağlamıştı.
Büyüyerek canavar haline düşünen televizyonun milenyum adı verilen bir çağın getirdiklerinin ona günbegün kan kaybedeceğini 90’lı yılların ortalarına kadar kim tahmin edebilirdi ki.  Kan kaybetmesini de ayrıca temellendirmeden geçmek istemiyorum ; insanların %50’sinden fazlası son dakika haberlerini resmi haber kaynaklarını  yerine yeni medyanın araçları üzerinden öğreniyorsa ve yine yeni medya   %27.8 oranıyla en çok takip edilen 3 haber kaynağından biri olmayı başarmışsa, televizyon için tehlikeli çanları gürültülü bir şekilde çalmaya başlaması anlamına gelmekteydi. Yani televizyon izleme alışkanlığı yeni dijital kuşağın taleplerine doğru evriliyor ve insanların ‘’iletişmek’’diye önlenemez ve hızlı büyüyen bir dertleri oluşuyordu. Televizyonun onlara verdiği haberle yetinmemekte aynı zamanda insanlar bu etkinlikleri sosyal medyalarda paylaşmak ve o içerik üzerinden zaman-mekan sınırlaması olmaksızın görüşlerini bildirme ihtiyacında olmları da bir diğer önemli etkendi.
Yeni yüzyılın  geçen yüzyıldan farklı olarak tüketen kitleye sunduğu en çarpıcı hizmetlerden birisi de izleyicinin bulduğunu değil umduğunu yemesi olmuştur. Örneğin şöyle bir önerme yapalım ; Ali 24 yaşında üniversite 4.sınıf öğrencisi, ailesinden uzak öğrenci evinde kalmakta. Canı şu sıralar çok sıkılmakta, ancak durumu Ali 1997 yılındaki konjonktürlerle irdeleyelim. Ali’yi can sıkıntısından kurtarmak için neler yapabiliriz, müzik dinleyebilir belki, televizyon izleyebilir, belki bir buçuk saatlik eğlence programı yakalayabilir tabi şanslı günündeyse. Ali’ye  sunulan programı izlemekle mükellef olduğu bir dönemden yalnızca 15 yıl ileriye gidiyoruz şimdi de. Yıl 2012, Ali yine 24 yaşında ve az önce belirttiğim  aynı önermeler geçerli. Ali elinin altındaki diz üstü bilgisayarını açıp daha önceden kaydetmiş olduğu yarışma programını açıp izlemeye koyuluyor. Bakınız ki televizyon yine mevcut o dönemde hatta kanal sayısı o dönemdekinden katbekat fazla. Ama yine bulduğunu izliyorsun, umduğunu değil. Sanal dünya baş döndürecek hızda değişiyor, gelişiyor ve onun çekimine ayak uydurup aynı paralelde gelişmediğin müddetçe büyük bir kara deliğin içine girmen içten bile değil. Televizyon da bu tehdit altında varlığını sürdürmeye devam etmekte.
Görüldüğü gibi yalnızca bir durumdan söz edilmiyor, bu haberi,eğlenceyi,bilgi alıp aynı zamanda onu yüz binlere paylaşmayı ve daha nicesini kapsıyor. Bu süreç çoktan başladı, geleneksel televizyon yapımcılarına verilecek en etkin tavsiye gelenekçi medya bakışını bir an önce Yeni Medya’nın rotasına doğru çevirmekten başka bir şey olmayacaktır. İşte bu noktada tıpkı eski günlerdeki gibi yeni iş ve ticaret fırsatlarını milyarlarca izleyiciyi büyüsü altına alacaktır. Sözün özü şu ki , yeni medyadan yoksun büyümeye çalışanlar hayat damarlarından birisi noksan bir şekilde yollarına devam etmek zorunda kalacaklardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder